Kendimizi evlerimize hapsettiğimiz şu korona günlerinde, yapılacak en iyi şeylerden biri de film izlemek olsa gerek.

Elbette her film türünün de ayrı bir tadı var ve film severler bu anlamda oldukça seçici. Sizler de film seçme konusunda kararsızsanız film denildiğinde akla ilk gelen platformlardan biri de, özellikle son dönemlerde birbirinden kaliteli birçok önemli filmin yapımına imza atmakta olan online dizi ve film izleme platformu Netflix’tir. Örneğin “Zincirsiz” filmi Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Türkiye’de oldukça büyük beğeni topladı ve büyük ilgi gördü.

Zincirsiz; Köle Django’nun Alman asıllı ödül avcısı Dr. King Schultz ile yolunun kesişmesiyle başlıyor. Django, eski efendisini ölü ya da diri ele geçirmek isteyen Schultz ile anlaşmaya varır ve özgürlüğü karşısında Brittle kardeşleri kendisine getirme sözü verir. Görev başarıyla tamamlanır ama ikilinin yolları ayrılmaz, Schultz ve Django beraber Güney’in en çok aranan suçlularının peşine düşerler… ‘Avlanma’ hünerini her geçen gün geliştiren Django’nun artık tek bir hedefi vardır: Köle ticareti yüzünden kaybettiği eşi Broomhilda’yı bulmak ve onu kurtarmak… Bu hedef onları kötü şöhretli “Candyland” çiftliğine ve çiftliğin sahibi olan Calvin Candie’ye götürecektir.

Siyahiler, Amerika’dan Orta Doğu’ya dek milyonlarcasının yüzyıllarca insan yerine konulmadan sömürüldüğü insanlardır. Eski Türk romanlarında, eski Türk filmlerinde, kovboy filmlerinde ve hatta son zamanlarda ramazan dolayısıyla yayınlanan dini içerikli filmlerde de siyahilerin diğerlerinden aşağı görüldüğünü bolca görmekteyiz ki halen de buna benzer yapımlar izlemekteyiz. Köleliğin insani ve ahlaki olmadığı ilk olarak aydınlanma çağında anlaşılmaya başlanmıştır.

İlk kanunlar İngiltere’de ve ABD’de 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, 1807 yılında çıkarılmış, daha sonra diğer Avrupa devletleri onları izlemişti. Avrupa’da İngiltere’den sonra köleliği ilk kaldıran Osmanlı İmparatorluğu’dur. Osmanlı’da kölelik, Sultan Abdülmecid döneminde 1847’de bir fermanla yasaklanmıştır. Bir zamanlar Martin Luther King; beyaz adamın savaşı için askere gitmeyi reddeden Muhammed Ali, Malcolm X gibi insanlar köleliğe, siyahi oldukları için maruz kaldıkları hakaretlere ve önyargıya başkaldırmış, kitleleri peşlerinden sürüklemişler. Martin Luther King’in “I have a dream” “Bir Hayalim Var” diye başlayan o ünlü konuşmasını duymuşunuzdur. Amerikalı sivil haklar aktivisti Martin Luther King Jr. tarafından 28 Ağustos 1963’te İş ve Özgürlük için Washington’da sivil ve ekonomik haklar ve bir son için çağrıda bulunduğu bir konuşmadır.

Film inanılmaz etkileyici olsa da keşke ırkçılık olmasaydı ve böyle filmler yapılma ihtiyacı duyulmasaydı diyor insan. TV’de haber programlarından ve sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla, ABD’de ırkçı söylemleriyle öne çıkan Donald Trump’ın seçimleri kazanması, ülkede eski akımları yeniden gün yüzüne çıkardı.

Henüz filmin etkisinden kurtulamazken izlediğim bir haber ve görüntüler adeta kanımı dondurdu.
ABD’yi ayağa kaldıran ırkçı cinayet…
“Polis boğazına basarak öldürdü” başlığı…

Yaşananların ardından ortaya çıkan videolarda, polis memuru yol kenarında yüzüstü yatan adamın boğazına diziyle baskı yapıyor, “Nefes alamıyorum” demesine rağmen baskıya devam ediyor. Birkaç dakika boyunca sürüyor. Corona virüsünün merkez üssü haline gelen ABD’de de salgından çok daha önemli bir sorun hortladı. Irkçılık ve polis şiddeti… Floyd’un ölümü sonrasında başta Minneapolis olmak üzere birçok kentte protesto gösterileri düzenlendi. Birçok kentte sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Indianapolis’te bir kişinin yaşamını yitirdiği ve çok sayıda göstericinin de yaralandığı açıklandı.

46 yaşındaki zenci Floyd, polis memurunun kendisine yardım etmesi için yalvardıktan sonra öldü. Perşembe günü devam eden gösterilerde ölümü ülke çapında öfke ve protestolara yol açtı.

Minneapolis’te yüzlerce insan Üçüncü Bölge’nin polis bölümlerinin dışında toplandı. Bazı protestocular işaretler getirdi ve bazıları taş attı. İstasyonun önündeki geçici bir çit devrildi. Polis, kaya atıcılarına ateş açan göz yaşartıcı gaz, lastik mermi ve fasulye torbaları ile karşılık verdi.

Daha önce, Hennepin İlçe Avukatı Michael Freeman, dava hakkında gazetecilere bir güncelleme yaparak, suçlama yapmadan önce tüm kanıtlara bakması gerektiğini söyledi. Huzursuzluk, Floyd’un son anlarının son videosunun sosyal medyada dolaşmaya başladığı ülke çapında topluluklara yayılan şok ve öfkeyi izledi. Olay yerel, eyalet ve federal yetkililer tarafından soruşturuluyor. Minnesota valisi Ulusal Muhafızları harekete geçirdi. 10 dakikalık bir video kaydının sosyal medyada yayılmasıyla neredeyse iç savaş tetiklendi, şehirler yakılıp yıkıldı, corona virüs salgını tamamen unutuldu.

Nefes Alamıyorum..
Her şey bu cümle ile başladı.
Yüreklerine yıllardır çektiği havanın boşuna olduğunu anlayan horlanan yüzbinlerce siyahi sokaklara döküldü…

Ve herkes…
Nefes Alamıyorum diye bağırıyor…

Öldürülen kişi planlı olarak öldürüldü ise siyaset için cana kıymaya değer mi? Bence çok garip olay. ABD istese bu olayı bastıramaz mı?
Göz mü yumuyorlar?

46 yaşındaki adam Pazartesi akşamı tutuklandıktan sonra polis memurlarının Cup Foods adlı bir köşe mağazasında sahtecilik iddialarını araştırmak üzere çağrıldığını söyledi.

Polis geldi ve olaydan şüpheli Floyd kelepçelendi ve yere sabitlendi. Nefes alamadığını iddia ederken, bir polis memuru onu boynunda bir dizle tuttu. Diğer üç memur da olay mahallindeydi. Floyd’un kısa bir süre sonra yakındaki bir hastanede öldüğü açıklandı.
George Floyd’un ailesi: Ölümüne karışan dört memurun cinayetle suçlanması gerektiğini söyledi.

Irkçılık; başkasının özgürlüğünün başladığı yerde kendi özgürlüğünün bittiğini hazmedemeyen insanların kompleksidir.

Son dönemlerdeki artan teknoloji ve evrenselleşen dünyadaki en hassas konulardan biri olan modern kölelik sistemi, en çok yoksul ve işçi kesiminde açığa çıkan bir gerçektir. Küreselleşen dünyanın en büyük sorunlarından ve açığa çıkartılmak istenmeyen kurgularındandır. Bu kurgu, az gelirli kesimi sömürmek ve üst gelirliyi rahat ettirmek üzerinedir. Gelire ihtiyacı olan ve ekonomik olarak zor durumdaki insanların, o kötü durumlarından faydalanarak büyüyen bir oluşumdur. 20. Yüzyıl Modern Kölelik Sistemi…

Şimdi başka bir perspektiften bakacak olursak okullarda günümüzde artık köleliğin yasaklandığı anlatıldı bize. Oysa sadece adı değiştirilip yeni bir kılıfla önümüze servis edilmiş modern bir kölelik sistemi var.

İşverenler tarafından insanların işsizlikle tehdit edilip kişiliksizleştirilip, eşya gibi satıldığı ne kadar çok çalışırsa çalışsın ev, araba gibi mülkiyetler edinmek için bir ömür tükettiği ve iş vereninin iki dudağının arasında olduğu sisteme kölelikten başka ne diyebiliriz?

Eski tarihte köleler efendilerinden kaçıp kurtulabilirlerdi. Fakat modern kölelik tüm problemleri çözecek şekilde tasarlandı.
Ve önümüze gümüş tepsiyle sunulduğunda hepimizin ağzını sulandırdı.

Modern kölelik, küreselleşen Dünya’nın açığa çıkarılmak istenmeyen en büyük manipülasyonudur.

Ve düşük gelirli kesimi sömürüp zenginleri rahat ettirmeye yönelik bu manipülasyon ekonomik olarak zor durumdaki insanların zayıflıklarından faydalanarak büyüyen bir projedir.

Seçeneklerinizin olduğunu düşünebilirsiniz fakat seçenekleri yaratan seçeneğin kendisi değilse bu köleliktir.