Şımarık çocuklar yetiştiriyoruz.
Bağırsın, çağırsın her istediğini yapsın…
İlgi odağı olsun ve her ne şekilde olursa olsun diğer çocukların önüne geçsin…
Böylece özgüven inşa ettiğimizi sanıyoruz!
Ancak bencil bir şımarıklık yüklüyoruz.
Olduklarından daha akıllı hissetmelerini sağlayarak çevreleri için bir tehdit haline getiriyoruz.
Zeki olanları dahi bu şımarıklıkta boğuyoruz.
İstediği zaman istediği her şeyi yapabileceğine inandırarak başarılı olabileceklerini sanıyoruz.
Oysa özgüven neyi yapabileceğini bilmekten ziyade neyi yapamayacağını bilmeyi gerektiriyor.
Durması gereken yeri bilmeyen, başkalarının sınırlarını ihlal eden, saygısız insanlar üretiyoruz.
Bizi ezildik çocuklarımız ezilmesin düşüncesiyle yapıyoruz çoğumuz.
Her zaman haklı olduğunu düşünen, kendi çıkarlarından başka bir şey göremeyen bir nesil büyütüyoruz.
Başkalarının çocuklarında görüp tahammül edemediğimiz sabırsızlığı, tahammülsüzlüğü, uyumsuzluğu, kurasızlığı kendi çocuklarımızda görmezden geliyoruz.
Canı sıkılmasın, her istediğine ulaşsın, mahrum kalmasın, mahcup olmasın düşüncesiyle benlik duygusunu şişirip başkalarına olan saygılarını azaltıyoruz.
Eleştirilmeyen, yanlışlarını ve doğrularını göremeyen, kural ihlaline göz yumulan çocuklarımızda ego patlamaları kaçınılmaz oluyor.
Biz ise özgüven sahibi çocuklar yetiştirdiğimizi zannediyoruz.
***
Bir de kabalık, saygısızlık durumu giderek artıyor son zamanlarda:
Açık sözlülükle karıştırıyoruz.
Başkalarına yapılan kabalığı ve terbiyesizliği dobralık olarak ifade ediyoruz.
Bu da şımarıklıkla biraz ilgili aslında.
Şişirdiğimiz benlik duygusuyla ben her şeyi yapabilirim, herkese her şeyi söyleyebilirim düşüncesini yüklemenin bir sonucu…
Nerede nasıl davranacığını bilemeyen, başkalarının sınırlarını tanımayan, aklına gelen her şeyi yapabileceğini düşünen çocuklar yetiştirerek gerçekliği bozuyoruz.
Ya da yanlış bir gerçeklik oluşturuyoruz!
Kaba, saygısız hatta kimi zaman terbiyesiz üsluplar giderek artıyor.
Biz ise dobra, açık sözlü çocuklar yetiştirdiğimizi sanıyoruz.
***
Kurnazlıkla zeka arasındaki farkı görememek de aynı şımarıklığın bir sonucu aslında.
Daha önce de değindiğimiz bu konuyu çok uzatmayacağım.
Zeka ile kurnazlığı birbirine karıştırdığımız ve birbirinden ayıramadığımız aşikar.
Bencil çıkarların önüne geçmeyen, bu uğurda başkalarını alt edip bastıran çocuklarımızla gurur duyuyoruz.
Kazanmak için hile yapabileceğini, başkalarını yanıltabileceğini gösteriyoruz.
Daha önemlisi kendi kurnazlıklarını zeka diye pazarlamayı öğretiyoruz!
Sonra da zeki çocuklar yetiştirdiğimizi zannediyoruz.
***
Tüm bunlar her çağda söz konusu olabilir elbette.
Ancak son zamanlarda çok daha da yaygınlaştığını söylemek yanlış olmaz
Bu da hiç eğitim almamış olsak bile çok iyi bir eğitim aldığımızı sanmakla başlıyor.
Eğitimdeki karmaşa arttıkça öğretilemeyen doğru değerlerin yerini insanın içinden gelen bencil dürtüler dolduruyor.
İstediği zaman istediği her şeyi yapabileceğini düşünen sınır tanımaz şımarıklığı özgüven olarak algılamaya başlıyoruz.
Saygısızlığı ve kabalığı açık sözlülük, dobralık olarak görüyoruz.
Kurnaz insanlar seviyesiz ve ahlaksız üsluplarıyla ön plana çıkarken zeki insanlar ahlaklı üsluplarından dolayı geri plana itiliyor.
Netice ortada…