SON DAKİKA

Haber Ekspress

ZÜMRÜDÜANKA

ZÜMRÜDÜANKA
Bu haber 04 Eylül 2020 - 12:38 'de eklendi.
Tülin Taylan SEZER

Tüm dünya, hareket ve etkileşimin kısıtlama altında olduğu günlerden geçiyor.

Kolay tarif edilemeyen, belirsiz ve tekinsiz bir zamanın içinde varoluşu anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bu dönem bazılarımız için yeni keşiflere vesile olurken bazılarımız için de geçmiş pratiklerini gözden geçirme ve onlara yeni anlamlar kazandırma süreci oldu. Çalışmalarımda yaptığım resimler, toplumsal sorunlara karşı bir tepkinin dışavurumudur. Ben içimdeki, belki de dile getiremediklerimi, anlayıp, farkına varıp, söylemediklerimi resim aracılığı ile dile getirmeye çalıştım ve yorumu izleyiciye bıraktım. Bana göre; resim yapılana dek yorum sanatçısınındır, sergilendikten sonra izleyicinindir. İmzamı atmadan önce çok fazla yorum ve eleştiriyi dinlemeyenlerdenim…

Bu pandemi döneminde sergi yapmaktaki amaç “şimdiye” tanıklığının ötesinde gelecekle olan güçlü ve sarsılmaz bağını hatırlatmak istiyor olmaktır. Hissettiklerimiz ile gördüklerimiz karşısında keşfedeceğimiz yeni anlamların gelecek kuşaklar için önemli ve anlamlı bir kültürel miras olacağına inanarak sergimi açtım.

Amacım, Türkiye’deki adalet sisteminin doğru ve adil uygulanmadığına dikkatleri çekmekti. Tam anlamıyla yaşadığımız dönemi ve kadının doğasını yansıtan ve kadın figürüyle gündemdeki “İstanbul Sözleşmesi” tartışmalarına da tepki olarak “adalet” konulu seriye başladım. Karantina ve pandemi sürecinde çalışmalarıma devam ettim. Zaman kavramın yoktu ve gece gündüz canımın istediği vakit bazen fırça ile bazen Ispatula ile bazen ellerim ve parmaklarımla resim yaptım. Resimlerimi sanatçı dostlarımla paylaştığımda “boyut atladığımı” söylemeleri hoşuma gitti, motivasyonum arttı.
Pandemi dönemi kendimle baş başa kalıp kendimi dinlemem, kendi iç sesimle hareket etmem güzel eserler yaratmama vesile oldu. Ayrıca kendi beğendiğim bir şeyi kimsenin beğenmesini beklemem. Önce kendim beğenmeliyim.

Renklerin de psikolojisi olduğuna inananlardanım. Seçimlerimizi, bizi en iyi tanımlayan renklerin kollarına bırakıyoruz. Kendimizi ifade ederken aslında aynadan yansıyan renklerin ruhu Mavi-Yeşil-Kırmızı-Sarı dizilimi, duygu dünyamda zümrüdüanka kuşunu hatırlatır bana. Hikaye şöyle: Zümrüdüanka Kuşu ortadan kaybolmuş. Bunun üzerine diğer kuşlar onu bulabilmek için yola çıkmışlar. Kaf Dağı’nın tepesinde olduğu için ona ulaşmak çok zorluymuş ki yedi dipsiz vadiyi aşmaları gerekliymiş. Bütün kuşlar umutlarını yitirmiş. Kaf Dağı’na vardıklarında geriye sadece otuz kuş kalmış. Simurg’un yuvasını bulunca öğrenmişler ki ‘Simurg – otuz kuş’ demekmiş. Onların her biri birer Simurg’muş. Otuz kuş anlar ki aradıkları kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur. Anka kuşu, ölümünün yaklaştığını hissetmeye başladığı an kendisine kuru dallardan bir yuva inşa etmeye başlar ve bunu ne olduğu bilinmeyen bir zamkla sıvar. Daha sonra yuvanın içinde güneş ışınlarının kuru dalları yakarak yuva içinde ölmeyi bekler. Yanarak ölür ve sonrasında küllerinden doğar. Bir çoğumuz biliriz hikayeyi.

Efsaneye göre Anka’yı uzaktan aramak yanlıştır. Sabreden ve emek veren herkes inanışa göre kendi Anka kuşunu yaratabilmektedir. Yukarıda da ifade ettiğim gibi küllerinden doğan Anka kuşu temelde kendi şansını yaratmaktır. Bunun için sabırlı olmak, çaba sarf etmek çok önemlidir. İşte Anka Kuşu içsel yolculuğu ve aslında aradığımız en önemli şeyi sadece kendi içimizde bulabileceğimizi sembolize eder.

Düşünceleri hayata geçirmek için ilk adımı atmak gerek. Hayatı anlamsız yapan en anlamlı şey ölümdür. Ve buldum…
Küllerinden bir Anka kuşu gibi yeniden doğmak. Yeniden var olmak gerek.

Siz hiç yanıp yanıp tükenip, sonra küllerinizden yeniden doğmadınız mi? Çaresiz kaldığınız, bittiğinizi hissettiğiniz ve sonra birden tekrar dirildiğiniz olmadı mı? Yaşamı bırakıp köşenize çekilerek, duygularınızı hissedemeden dünyaya bakmadınız mi? Umudu tüketip umutsuzluğun esiri olmadınız mı? Sonra şöyle bir silkelenip gözyaşlarınızdan şifa bulup, sarılmadınız mı hayata? Eğer kendinizi siz de çaresiz hissedip bir gün bu çaresizliğinizi kırmayı başardıysanız! Zümrüd-ü Anka’nızı dışarıda bir güç olarak aramayın. Tüm güç ayrı ayrı özelliklerinizin bir araya gelerek, iç savaşınızı kazanması sonucunda elde edilmekte. Tekrar ayağa kalkıp yürümek gerek, özgürce.

Tüm dünyanın virüs ile sınavdan geçtiği bir dönemdeyiz. Bu zor günler de geçecek elbet. Asıl sorun ondan sonra nasıl bir toplumla karşılaşacağız.
Tüm dengelerimiz ile yaşam için en uygun olan neyse o olsun ve sağlık geri gelsin. Adaletli, hukukun üstünlüğüne saygı duyulan, eşitlikçi, sevgi dolu bir dünya mı bizi bekliyor…

Sağlığımız elverirse bekleyip göreceğiz.

Olanı kabullenip güzel, iyi, pozitif düşüncelerimizle tekrar sağlıklı ve huzurlu günlerimize geri dönelim.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA
şanlıurfa urfa