00:14 - Silivri’de Vefa Parkı ve Basketbol Sahası’nın açılışı gerçekleşti
23:48 - Cumhuriyet coşkusu zirveye taşındı
23:39 - Büyükçekmece Cumhuriyetin 101’inci şan ve şeref yılını coşkuyla kutladı
17:07 - Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu’ndan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Mesajı
14:48 - Cumhuriyetin 101. şan ve şeref yılı gururla kutlanıyor
İkinci tur da geldi çattı.
Taraflar olanca gayretiyle çalışıyor.
Ama bir sorun hala devam ediyor.
Herkes daha da çok kendi mahallesine hapsolmaya devam ediyor.
Kendi istedikleri dışındakileri duymazdan geliyor.
Sadece görmek istediklerini görmeyi tercih ediyor.
Farklı, ezber bozan hiçbir şeye tahammülümüz yok.
Siyah ve beyaz dışında tüm fikirler kapsama alanı dışında.
Sosyal medyada da durum bundan farklı değil.
Yani herkes her mecrada değişime kapalı olduğunun işaretlerini veriyor.
Yıllardır birçok kez ifade etmiştik.
En güzel örneği de 2002 yılında Erdoğan’ın liderliğinde iktidar olan Ak Partidir aslında.
Yeni bir şey söylemek, yeni birilerini sunmak gerekir değişim için!
Bunu yapacak olan da elbette muhalefettir.
Bir ülke ancak muhalefet tarafından değiştirilebilir.
Ancak önce muhalefetin değişmesi gerekir tabi.
Değişime direnenlerin ülkeyi değiştirmesi nasıl mümkün olabilir?
Yeni bir nefes olmak isteyenler birkaç seçim kaybettiklerinde koltuklarını bırakmazsa nasıl değişim ve gelişim vadedebilir?
Gençlere fırsat vermedikçe nasıl gelecekten bahsedebilir?
Hele hele koltuğunu bırakmak istemeyenlere defalarca aynı fırsat verilebiliyorsa…
Hayır diyenler sayıları fazla olmasına rağmen engel olamıyorsa…
Bir şekilde azınlığın fikri dikte edilebiliyorsa…
İstemeseniz de sunduğumuz adaya vermek zorundasınız dayatması yapılabiliyorsa…
Kazanana saldıranların şapkayı önlerine koyması gerekiyor.
Kendilerini ve oy verdikleri liderlerini sorgulamaları gerekiyor.
Asıl diktatörün kim olduğunu anlamaları gerekiyor.
Gerçi artık çok geç!
En azından bu seçim için.
Yine soralım:
Diktatör ararken seçim kazanarak iktidar olanlara mı yoksa kaybettiği halde koltuğunu bırakmayanlara bakmak mı daha doğru?
Bunu anlamayanların daha kaybedecek çok seçimleri var!
Liderlerin koltuklarından vazgeçmesini beklemek hayal tabi ki!
Bunu teşkilatların ve oy veren halkın düşünmesi gerekli.
Öz denetimi olmayan siyasi yapılanmaların ömürlerinin çok da uzun olmaması gerekir aslında.
Ama bizim gibi takım tutar gibi parti peşinden koşan toplumların anlamasını beklemek de saçma olabilir.
Hele hele kendini aydın ve demokrat zannedenlerin…
Öğrenecek bir şeyi olmadığını düşünenlerin…
Suçu hep diğer partiye oy verenlerde arayanların…
Kendileri gibi düşünenler dışında kimseyi anlamaya çalışmayanların…
Diğer taraf öyle değil mi diye düşünebilirsiniz.
Haklısınız!
Ortalama düşünce yapımız aşikar…
Yani yok birbirimizden farkımız!
Umarız bunların çok da önemli olmadığı, kim gelirse gelsin ülke çıkarlarının ön planda olduğundan şüphe duyulmayacak bir sisteme ve insan kalitesine ulaşabiliriz.
İyi bir lider olmak için kendine muhtaç olmayan bir toplum inşa etmek gerektiğini anlayabiliriz.
Sadece kendimize değil başkalarına yapılan haksızlıkları da görebiliriz.
Sadece kendimizin değil diğerlerinin de halkın ya da milletin bir parçası olduğunu anlayabiliriz.
Sadece karşı tarafta trol olmadığını kendi tarafımızda da olduğunu kabul edebiliriz.
Kim bilir, belki de o trol bizizdir!