SON DAKİKA

Haber Ekspress

BİRAZCIK DA SİZ RENK KATIN!

BİRAZCIK DA SİZ RENK KATIN!
Bu haber 13 Mayıs 2020 - 12:56 'de eklendi.
Tülin Taylan SEZER

Hepimiz evlerimizde…

Dört duvar arasında…
Günlerdir kendimizle baş başayız kendi kalabalığımızda…
İlk kez…
Hepimiz aynı anda…
Ve hepimiz olduğumuz gibi…
Ve ilk kez hepimiz asıl olduğumuz şeye dönüşmeye başlıyoruz bir şeylerin farkında olarak…
Evet şu anda en zoru başarmak üzereyiz.
İlk kez kim olduğumuzu anlamaya,
kim olduğumuzu sandığımızı bırakmaya
ve asıl olduğumuz şeye dönüşmeye ilk kez bu kadar yaklaştık.
Zaman her yeni gelen günü fırsata çevirme zamanı…
Bu dönem doğaya dönüp, tüketimi azaltıp, sadece kendimizi değil ihtiyacı olanı da düşünerek adım atacağımız zorlu bir sınav…
Bu sınav empati ve anlayış sınavı…
Umarım hem kişisel hem de toplumsal olarak bu işten bir ders çıkarmış olarak başlarız yeni dünyaya…
Yaşadığımız olayın sosyolojik boyutunu, oluşacak işsizliği, Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de yaşayan insanların savaşa ve salgına karşı nasıl direneceğini ve benzer sorunları düşünüyoruzdur umarım.
Hayat ahenk ister, bir vücut gibi işler. Ve daima birleştirir.
Gerekirse döve döve.
Bir bedenin organları gibi birlikte üretmeyi öğretir.
Yoksa tek başımıza hiçbir işe yaramaz hale geliriz.
Evde kaldığımız şu günlerde içimizdeki yetenekler bir bir ortaya çıktı değil mi? Hiç yemek yapmamış olanlar mutfakta döktürüyor. Kimi tığ işi yapıyor, kimi kendisini çiçeklerine verdi. Bu zor günlerde herhangi bir hobisi, meşgalesi olmayanın vay haline…
“Dünyaya duyduğum kızgınlık yüzünden, ona sırtımı çevirip kağıdın üzerine kapanmak bir kuşun uçuşunu yazmak ya da bir kuşu uçarken resmetmek istiyorum.” demiştim resme ilk başladığımda… Yine böyle sıkıntılı bir dönem geçiriyordum kendi içimde… Ve resim yapmak iyi gelmişti ruhuma… Yeni yeni siparişler almaya başladığımda daha bir hevesle sarılmıştım resim yapmaya…
Geçenlerde bir olay geldi başıma… İlk yaptığım sipariş resimlerimden birini, altında benim imzam olan bir tabloyu sokağa atılmış buldum. Her ne kadar satmış olsam da çok emek vermiştim, çocuğum gibiydi, ne hayallerle hangi duygu halleriyle yapmıştım kimbilir o resmi…
 İçimden bir şeyler koptu sanki o an… Biraz incinmiş,  biraz kızmış, hatta biraz da gücenmiştim. “Atın hatrı yoksa semerinin hatrı var” misali…
Koşarak sahibiymiş gibi atı aldım (at resmini) arabaya koyduğum gibi atölyeme getirdim. Tamir ettim (yırtılmış, delinmiş ve güneşten rengi solmuş ve kirlenmişti) tekrar üzerinde çalıştım ve atölyemin baş köşesine astım. Hüzünlü yüzü sanki gülmüştü atın… Altına da şu yazıyı iliştirdim. “SANATTAN ANLAMAK İÇİN FORMÜL YOKTUR, SANATI GÖRMEK İÇİN DE BİR TABELA… ANLAMAK VE GÖRMEK İÇİN TEK YOL KENDİNİ ANLAMAKTIR. KENDİNİ ANLAMAYANA SANATLA NE ANLATABİLİRSİNİZ Kİ…”
Sanat ince duygular taşıyan, bakınca detayları gören insanlara ait Allah vergisi bir özelliktir. Öncelikle ne yazık ki sanat ile entegre edilmiş bir toplum değiliz. Bu yüzden sanatı ve sanatçıyı algılama ve yorumlama biçimlerimiz çok farklı. Sanatsal değeri yüksek olan gerçek işlere yeterince ilgi gösterilmiyor. Bunun yerine insanlara absürt bir şekilde komik gelen yapımlar örneğin “Recep İvedik” filmi gibi… Sanat değeri taşıyan işler yerine daha popüler olanlar tercih ediliyor. Gelir düzeyinin adaletsizliği yüzünden yeterince destek alamayan sanatsal aktivitelerin ücretleri, insanların çoğuna genellikle pahalı geliyor. Parasal nedenlerden dolayı doğuştan yetenekli insanlar bile sanatsal bir iş yapmaktan vazgeçiyor. Bir sergi maliyetini hesaplayan ve işin içinden çıkamayan ressam sergi açamıyor vs.
Sıkıntılı koronavirüs karantina günlerinde yaşadığım olay beni tetikledi ve tekrar elime fırçamı alıp resim yapmaya başladım.
İlk günlerde herkes gibi psikolojik olarak ben de hiçbir şey yapmak istememiştim. Hiçbir şeye konsantre olamamıştım. Özellikle ilk zamanlar endişe ve haber takibi ile geçmişti günlerim. Bir şeyler üretirim diye düşünürken elime kalem kağıt bile alamamıştım. Bu belirsizlik halleri önceleri bana iyi gelmemişti. Sanata gösterilen değersizlik beni tetikledi. Karantina günlerinde evden çıkamıyorum, baktım ki bu böyle olmayacak atölyemi eve taşıdım ve bir kez daha anladım ki sanat benim yaşam tarzım, benim için her şeyden önce bir tutku resim yapmak. Resim yapmayı çok seviyorum.  Resim çizmek harika bir duygu… İnsanın susarak içini dökmesi gibi bir şey… “Bir şeyi yapmak için, onu çok sevmeliyiz. Bir şeyi sevmek için de ona delicesine inanmalıyız”… İyi ki de resim yapıyorum.  Şu hayatımda yaptığım en güzel şey sanatla tanışmak oldu. Huzur veren her şeyi unutturan tek şey..
Sanatla kendimi buldum, sanatla eğlendim, sanatla kendimi tamamladım, sanatla güçlendim. Duygularımı, düşüncelerimi en doğru dışa vurduğum ifade aracım olan ve felsefe, sosyoloji, toplumsal yaşam, estetik gibi temel etkenler üzerinden hareket ederek duygu suskunluklarımın su yüzüne çıkmasını sağlayan en temel öge resim…
Onayladıklarımı, reddettiklerimi samimi bir dille dışa vurmak fırça darbeleri ile yarattığım illüzyonda sırrım.
Bitecek bu günler…
Ne çok şeye üzülerek, endişe ederek, boşa harcayarak geçiriyoruz hayatı, oysa yaşam verilmiş güzel bir armağan, öyleyse yaşamak lazım, farkında olmak lazım. Önemli olan insan olmak, insana ulaşmak… Ne kadar okuyup araştırılırsa farkındalık artacak, insanın kendi yolculuğundaki deneyimleriyle birlikte bu ulaşma yolu kısalacaktır. Bunun içinse her koşulda pozitif kalmak esastır.
Kaldırdım başımı gökyüzüne, bulutlara ve dedim ki…
Bazen doğaya teslim olmak gerek…
Sesine…
Kokusuna…
Renk cümbüşüne…
Hayattan rengi alın geriye neyi kalır ki?

Öyle sarılın ki hayata birazcık ta siz renk katın. Kalın sağlıcakla…

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA
şanlıurfa urfa