Çanakkale içinde vurdular beni / Ölmeden mezara koydular beni / Of gençliğim eyvah…
Herkesin bir Çanakkale’si var. Çanakkale 1915 savaşları için çok şey yazıldı. Söylendi. Üzerinden 100 yıl dan fazla geçmesine rağmen hafızalarda hala taze. Elbette büyük bir boğazlaşmanın yaşandığı bu savaş içinde yer alan tüm taraflar için büyük bir trajedi.
Çanakkale Savaşlarının bütün kurbanlarının bedenleri üzerinde ırksal, dinsel kahramanlık egolarını tatmin etmek, bu trajediden milliyetçi hezeyanlara kapılmak, tarihe ve Çanakkale Savaşları kurbanlarına yapılmış en büyük haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Özellikle “Kurbanları” diyorum. 1.Dünya savaşı –Kapitalist-Emperyalist paylaşımın yol açtığı bu savaş, yıkım ve işgal operasyonudur. Savaş tarihleri bize göstermiştir ki, savaşa gönderilen ve savaşa zorlanan emekçilerin hiç bir çıkarı yoktur. Savaşları, birbirlerini tanıyan egemen iktidar sahipleri çıkarır, birbirini tanımayan dünya emekçi çocuklarının birbirlerine kırdırılması gerçeğidir. Gerisi boş hamaset.
Çünkü bir kere egemenler birbirlerinin tavuğuna göz dikmeye görsün, gerisi din, milliyet, ırk kahramanlığının kara propagandasıdır.. O da yetmezse bir fermanla ağzı süt kokan fakir halk çocuklarını silah zoruyla eline silah verip, ölmeye ve öldürmeye gönderirsin. “Şehitlik” unvanıyla ödüllendirip “Kınalı Hasan” ların hikayesinin arkasına saklanıp, egemenliğin ve iktidarın sefasını sürersin. Kınalılara ölüm, savaş baronlarına güç, iktidar ve servet.
Yılda birkaç kez Çanakkale’den geçerken ağır bir yumruk gelir oturur göğsüme. En güzelini, en içlisini Ruhi Su’dan dinlediğim Çanakkale Türküsü ’nü söylerim.
Çanakkale içinde aynalı çarşı / Ana ben gidiyom düşmana karşı…
Çanakkale içinde bir uzun selvi /Kimimiz nişanlı, kimimiz evli / Of gençliğim eyvah.
Derler ki; Çanakkale’de 250 bin insan çatışmalardan, hastalıktan, özellikle Bit ’ten telef oldu. insanların ölü bedenleri gömülmediği için, şişmiş ve açıklık yerlerde çürümüş.
Neden? Emperyalist hegemonyanın ve Alman emperyalizmin dünya paylaşımında yol açtığı 1.Dünya Savaşı’nda, Balkanlar’dan yenilen Osmanlı Devlet’i , Almanların kazanacağına inanıp Balkanlar’da kaybettiklerini geri alma rüyasıyla, Osmanlı ordularını Almanların emrine verip, yoksul halkı savaşa sürmeleridir. Enver- Cemal- Talat Paşaların ve Osmanlı padişahının iktidarlarını sürdürme ve pekiştirme gafletidir.
Çanakkale Savaşının komutası, Alman amirali OTTO LİMON VON SANDERS ve 40.000’e yakın Alman subayıyla birlikte Osmanlı subay ve Anadolu’nun Osmanlı tebaası içinde yer alan Türk-Kürt – Ermeni-Rum –Laz-Çerkez ve diğer tüm halkların cepheye sürüldüğü yüzyıllık yaradır Çanakkale. Her ne kadar “Çanakkale Geçilemedi” idiyse de İstanbul’un işgali engellenemedi.
Ara Not:(Osmanlı İmparatorluğu ve İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros anlaşması ile I. Dünya Savaşı’nın bu ülkeler arasında sona erdiğinin ilan edilmesinin ardından, 13 Kasım 1918’de Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul işgal olundu. 13 Kasım 1918’de başlayan işgal, 6 Ekim 1923’te ile sona erdi.)
M.Ö.1184’de on yıl süren Yunan ordularının Truva’yı işgal savaşlarında tarihe “Truva Atı” olarak geçen” tuzak atın içine yerleştirilen askerlerin Truva’ya girip hiçbir canlıyı sağ bırakmayacak kıyımdaki yıkım hala hafızalarda canlıyken, ondan 1000 yıl sonra Çanakkale kıyımını anlamanın yolu, Yeşil sarıklılar hurafeleri, milliyetçi- Irkçı kahramanlık övünmeleri değil, bütün kurbanların anısına barışa daha çok sahip çıkmak ve onu korumak için, daha çok mücadele etmektir.
Bir daha asla Çanakkaleler olmamalıdır. Bir daha bu topraklarda ve dünyanın hiç bir yerinde “On Beşliler Geliyor’” ağıtları yakılmamalıdır. Bir daha asla hiç kimse, egemenlerin zafer kazanma histerilerine emekçi çocuklarını kurban verilmemelidir.
Dünyada ve ülkemizde bütün halkaların barış içinde yaşayacağı bir yeryüzü barışı kurmak mümkündür. Çanakkale’dekilerin, Sarıkamış’takilerin Yemen’dekilerin, Irak, Suriye, Filistin canlarına borcumuzu ancak barış mücadelesini yükseltmekle ödeyebiliriz. Barış içinde, farklılıklarımıza saygı temelinde yanyana yaşayabiliriz. Yeryüzünün bütün çocuklarına barışı en kutsal erdem olarak bırakabiliriz. Bu mümkün, yeter ki güç, servet ve iktidar sahiplerinin tuzaklarına düşmeyelim.
“Bu kadar az misafir kaldığımız, Bu ölümlü, bu yaşanası dünyada…” Tüm insanlığı barışa çağırırken, bütün gidenlerin önünde saygıyla eğiliyorum…
“Çanakkale içinde bir dolu testi
Anneler babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah.
Çanakkale’den çıktım yan basa basa
Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa
Of gençliğim eyvah”