00:14 - Silivri’de Vefa Parkı ve Basketbol Sahası’nın açılışı gerçekleşti
23:48 - Cumhuriyet coşkusu zirveye taşındı
23:39 - Büyükçekmece Cumhuriyetin 101’inci şan ve şeref yılını coşkuyla kutladı
17:07 - Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu’ndan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Mesajı
14:48 - Cumhuriyetin 101. şan ve şeref yılı gururla kutlanıyor
Erkeklerin Mars’tan, kadınların Venüs’ten geldiklerini hayal edin.
Yıllar önce bir gün, Marslılar teleskoplarından bakarak Venüslüleri keşfettiler. Venüslüleri şöyle bir görmek bile, içlerinde daha önce hiç bilmedikleri duygular uyandırdı. Aşık olup çabucak uzay gemileri yaptılar ve Venüs’e uçtular. Venüslüler, Marslıları çok iyi karşıladılar. Onlar da içgüdüsel olarak bu günün geleceğini biliyorlardı. Yüreklerini daha önceden hiç tanımadıkları bir sevgiye açtılar.
Venüslülerle Marslılar arasındaki aşk sihirli bir aşktı. Birlikte olmaktan, birlikte bir şeyler yapmaktan ve paylaşmaktan zevk alıyorlardı. Ayrı dünyalardan olsalar da, bu farklılıklarını seviyorlardı. Aylar boyu birbirlerini tanıdılar; farklı gereksinimlerini, tercihlerini, davranış biçimlerini inceleyip takdir ettiler. Yıllar boyu sevgi ve huzur içinde bir arada yaşadılar. Sonra birlikte dünyaya uçmaya karar verdiler.
İlk başlarda her şey çok güzeldi. Ancak, dünya atmosferi yavaş yavaş etkisini göstermeye başladı ve bir sabah herkes çok garip bir bellek kaybıyla uyandı.
Amerikalı ilişki uzamanı ve psikolog, yazar John Gray tarafından kadın ve erkek ilişkisi üzerine yazılmış bir kitap var. John Gray o kitabına, “Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs’ten” ismini vermiştir. Amacı, kadın ve erkeklerin gerek ruhsal gerekse fiziksel olarak tamamen farklı olduğuna dikkat çekmektir. Hatta bu farklılık o kadar büyüktür ki, yazara göre kadın ve erkek, farklı gezegenlerden gelen iki farklı yaratıktır.
Evet gerçekten çok farklıyız. Kadınların alemi başka erkeklerinki bambaşka… Yazar burayı ustaca betimlemiş ve girişi bu şekilde yapmış.
Mars ve Venüs muhabbetinden yola çıkarak çok önemli konulara değinmiş.
Evlilikleri askıda olanlara, psikologlar tarafından tavsiye edilen bir kitapmış. Yılların eskitemediği kadın-erkek farklılıklarının en güzel anlatıldığı kitap diyebilirim. Tipik kadın-erkek ilişkilerini anlatmıyor. Daha gerçekçi yorumlar yapılmış. Kadın-erkek problemlerinin temelinde yatan farkları öğretiyor, böylece tüm anlaşmazlıklar daha normal olarak algılanabiliyor…
Kadın ve Erkek bireylerin hem fiziksel hem de psikolojik açıdan farklı yaratılışlarda olduğunu vurgulamakta. Bu vurgulamaları kendisinin yapmış olduğu seanslardan yararlanarak örneklendirmiş. Gerçekten de okurken söylemlerin ne kadar doğru olduğunu anlıyorsunuz ve kendinizi buluyorsunuz. Kendimizi bulmakla birlikte karşı cinsin ne düşündüğünü nasıl hissettiğini anlamaya başlıyorsunuz.
Kadın-erkek ilişkilerine bakış açımı değiştirirken, artık ne sen suçlusun ne de ben dedirtiyor. İkimiz de haklıyız. Sadece farklı gezegenlerdeniz.
Sanki yazarın erkek olmasından mı kaynaklı bilmiyorum yanlı anlatıldığını da düşünmüyor değilim. Hep kadınlar fedakarlık yapsın, hep kadınlar alttan alsın, pohpohlanan hep erkekler olsun diyor sanki kitap.
Gerçekten de böyle mi?
Erkekler her probleme biraz daha mantıklı yaklaşırken, sağlıklı düşünmeye çalışırken kadınlar sadece kendileri ile alakalı bölümü cımbızlayıp, diğer etkenleri sıfıra indirgeyip olaya o şekilde mi yaklaşırlar?
Kadın, “benim düşündüklerim ve hissettiklerin dışında diğer her şey önemsizdir” diyebilir mi?
Şımartılmak ister, nazlanmak ister, erkeğin bu nazı çekmesini bekler mi?
Erkek her daim romantik mi olmalıdır, kadını el üstünde mi tutmalıdır, küçük sürprizler mi yapmalıdır?
Müneccim mi olmak lazım, kadının her aklından geçeni görebilmek, okuyabilmek için yoksa…
Erkeğin değişmesini ister, kendi davranışlarına gelince “ben böyleyim değişemem” mi der “beni seven böyle sevsin” diyebilir mi? Ayrıca bir kadın her türlü problemi ayrılık kararına rahatlıkla bağlayabilir mi? Burada biraz kadınlar empati yapmalı…
Tabi ki bu kitabı yazan Amerikalı yazar kendi yaşam tarzına, inanış, örf ve adetlerine göre yazmış kitabı. Kültürel olarak bize uyar mı? Ahlaki değerlerimize uyuyor mu? Gibi endişelerim olmadı değil.
Ancak her satırının altı çizilerek okunması gereken bir kitap. Türk kültürü olarak bu doğruları muhtemelen hiç kimse bize anlatmadı. Okudukça yaptığınız yanlışları, neden nasıl yaptığınızı hatırlayacak, şöyle yapsaydım bu olmazdı, öyle deseydim şunu yapmazdı gibi konuşmalar içinde bulacaksınız kendinizi.
Hayatınızda bir erkek varsa, ki hepimizin hayatında birileri var. Babamız, eşimiz, erkek kardeşimiz, oğlumuz… Erkekler içinse
anneleri, kızkardeşleri eşleri ve kızları vs. onları anlamak için kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. Kadınların ve erkeklerin her türlü ilişkileri için çok kıymetli bilgiler mevcut…
Gelelim Türkiye gerçeğine…
Kadın erkek ilişkilerine bakıldığında durum hiç de öyle değil. Keşke bu kadar kolay çözümlense her şey… Kitabı okuyalı uzun yıllar oldu. Aradan geçen yılların ardından erkeklerin hele ki bu tür haberleri duydukça bazı erkeklerinin Mars’tan falan gelmesi mümkün değil diye düşünmeye başladım. Bunlar anca mağaradan falan gelmiş olabilirler. Kadınların hepsinin de Venüs’ten geldiği söylenemez tabi ki.
Gün geçtikçe boşanmalar artıyor. Kadına şiddet artıyor. Türkiye’de kadınların karşısındaki en önemli meselelerden biri kadın cinayetlerini önlemek ve kadınları korumak için Türkiye’de yeterli yasal dayanak bulunuyor ancak yasaların uygulanmadığını görüyoruz. Diğeri ise kadınların çalışma hayatında yeterince yer almamaları. Bu; “ekonomik şiddet” olarak da değerlendirilebilir.
Sık sık haber kanallarında karşılaştığımız olaylardan sadece biri:
Balıkesir Akçay’da sokak hayvanlarına yiyecek veren 68 yaşındaki kadını tehdit eden bir adam… Ev sahibi ya da komşusu. Söylediklerini duymanız, videoyu izlemeniz lazım.
Yine başka bir kadına şiddet olayı;
İntihar ettiği iddia edilen Aleyna Çakır’ın, sevgilisi Ümitcan Uygun tarafından darp edilmiş baygın halde yatarken çekilmiş videosu sosyal medyada…
Kız arkadaşı Aleyna Çakır’ı (gerçek ismi Sema Esen’miş) darp eden Ümitcan Uygun’un dövüp bayılttığı kızın görüntüsünü canlı yayında yayınlamasından bahsediyorum. Şiddet olayının ardından Sema Esen’e koruma kararı uygulandı, Ümitcan Uygun’a da 1 ay uzaklaştırma cezası verildi. Son gelişmeleri izleyip göreceğiz.
Salgınla birlikte kadına yönelik şiddettin hız kazandığını görüyorum. Kadın cinayetleri ve şiddete karşı gerekli yasal adımların atılması ve toplumsal bilincin oluşması amacıyla gereken derhal yapılmalıdır.
Korona virüs salgını döneminde, acil sayılmayacak davaların askıya alınması, adalet ve sosyal sistemin uygulamalarının gecikmesiyle kadınlara yapılacak yardımlar da gecikti. Şiddet gören kadınların virüs bulaşma riskinden dolayı hastanelere gidip darp raporu almaktan çekindiklerini görüyoruz.
Bu dönemde, kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun yükümlülüklerinin etkin şekilde yerine getirilemediğinden kadına şiddet arttı.
Bu süreçte ne yazık ki kadına yönelik şiddet çeşitli başvuru ve yargı mekanizmalarının işletilememesinden kaynaklı olarak daha da vahim bir noktaya geldi. Yeni infaz yasasının oluşturduğu tahliyeler ise şiddeti artıran önemli bir unsura dönüştü. Caydırıcı yasalar uygulanmadıkça, erkek egemen düşünce değişmedikçe, kadınları güçlendirici önlemler alınmadıkça kadına yönelik şiddet önlenemeyecek!
Katillere hak ettikleri cezaları vermedikçe şiddet devam edecek. Birlik olarak, dayanışarak, hiçbir kadının saçının teli zarar görmeyene kadar mücadele etmeliyiz.
Twitter’da geçen gece bir twit dizisi dikkatimi çekti.
“Kadınlara söylenen ezbere laflar erkeklere söylense ne olur” diye yazmaya başlandı ve arkası kesilmedi…
-Çirkin erkek yoktur, bakımsız erkek vardır. Hele bazısı kadın gibi geziyor, rezalet.
-Dört erkek her kadının hakkıdır.
-Erkek şort giyiyorsa aranıyordur.
-Kadındır yapar, o adam da kuyruk sallamasaymış.
Buna benzer daha bir çok twit.
Yıllardır kadınlar için söylenen bu kalıplaşmış sözlerin hakaret dolu olduğunun bir kez daha anlaşılması için, beylerden bunları okuyarak empati yapmalarını istiyorum.
Twitter’da gündeme gelen şey; farkındalık yaratmak adına bu olaylara sessiz kalanlara bir hatırlatmadır ayrıca…