Stresle ilgili konuşan hoca eline bir bardak alır ve öğrencilerine sorar:
Bir eğitim öğretim yılı daha sona erdi.
Karneler alındı.
Tatil heyecanı sardı öğrencileri.
TEOG sınavları zaten geride kaldı.
Derken LYS sınavları başladı.
Bir kısmı geçen hafta sonu yapıldı.
Diğerleri de önümüzdeki hafta sonu gerçekleşecek.
Asıl tatil o zaman başlayacak.
Gerçek bir tatil olacak mı peki?
Meçhul!
TEOG sonuçları ortada.
Hiçbir seçiciliği olmayan sınavın neticesi: Binlerce birinci…
İyi okulları gerçekten hak edenler ayrıştırılamamış durumda.
Benzer bir durum geçen yıl YGS-LYS için de olmuştu.
Bakalım bu yıl ne olacak!
Ara sınıflar şanslı elbet.
Herhangi bir sınav ya da yerleştirilme kaygısı olmadan doya doya yaşayacak tatilini.
Ancak bazı öğrenciler geleceği düşünmeden edemeyecek tabi.
Tatilini öyle bomboş da geçirmeyecek.
Kendini geliştirmek için okuyacak, araştıracak…
Geleceği için küçük adımlar atacak…
Kapasitesini tam anlamıyla kullanarak asıl kazananlar da onlar olacak.
Anne babalarının emek görenler…
Bilinçli velilerin bilinçli çocukları…
Ayarlarını bozmadan tatilin de, okulun da hakkını verenler…
Eğlencenin ya da çalışmanın tadını kaçırmayanlar…
Sorunları stres altında ezilmeden çözmeyi başaranlar.
Bu da çalışmadan mümkün değil gibi.
Ya çalışacak ve stresi alt edeceğiz…
Ya çalışmayıp stres altında ezileceğiz…
Ya da bardağı doğru zamanda bırakıp başaramasak dahi psikolojimizi koruyacağız.
Nasıl mı?
***
Ne bardağı?
Bildiğiniz bardak.
Niye bırakıyoruz?
Anlatayım…
Ne zaman, nerede okudum hatırlamıyorum ama stresle ilgili güzel bir hikaye:
Hoca eline bir bardak alır ve öğrencilerine sorar:
Ben bu bardağı bu şekilde tutarsam bir şey olur mu?
Elbette olmaz, der öğrencileri.
Peki bir saat süresince tutmaya devam edersem?
Kolunuz yorulacaktır.
Bir gün boyunca tutmaya devam edersem?
Sağlık sorunları oluşacaktır: kolunuz uyuşur, kas spazmları yaşarsınız.
Bardağın ağırlığı mı arttı?
Hayır.
Neden rahatsızlık veriyor bana?
Uzun süre tutarak yorulduğunuz için.
Peki ne yapmalıyım?
Bırakın düşsün.
Düşerse kırılmaz mı?
Kolunuzdan önemli değil ya kırılırsa kırılsın!
İşte stres de bu bardak gibidir, diyor hoca.
Gereğinden fazla zihnimizi meşgul ederse yorar bizi…
Olması gerektiği kadar onunla meşgul olduktan sonra çıkarıp atmalıyız zihnimizden.
Baş ettiysek ne ala!
Baş edemediysek bırakalım kırılsın.
Aksi tekdirde farklı sorunlar çıkarabilir karşımıza.
İşi büyütmenin alemi yok yani…
Elimizden geleni yapalım sonra keyfimize bakalım.
Tembellik yaptıysak da sonucuna katlanalım.
Dövünmenin faydası var mı?