Bu topraklar dünyanın en pahalı ve en kıymetli topraklarıdır. Ve hiç kolay kazanılmadı.
Hak, adalet yoktu, eğitim – öğretim yoktu, sanat yoktu. Açlık, kıtlık, yokluk, yoksulluk vardı.
Bunca acının içinde birde mübadeleyle gelen insanlar. Para yok, İş yok, başlarını sokacak ev yok. At arabaları’ nın sırtında gelen insanların çoğunluğu hayatını kaybediyordu. Çaresizlikten mağaralarda yaşayanlar vardı.
İnsan hakları yoktu, özellikle kadın İnsan bile değildi.
Eğitim hakkı yoktu, boşanma, velayet, miras hakkı yoktu. Seçme ve seçilme hakkı yoktu.
Okur yazar sayısı yok denilecek kadar azdı. İstanbul’ da bir yılda yazılan kitap, Avrupa’ da bir gün de yazılıyordu. Gazete deseniz sadece İstanbul ve İzmir’ de vardı. Bu topraklara kitap gelene kadar Avrupa’ da iki buçuk milyon farklı kitap basılmış beş milyar adet satılmıştı.
Tek üniversite vardı ve medreselerde türkçe yasaktı.
Mustafa Kemal, kendi el yazısıyla Cumhuriyet’ in ilk gününde Cumhuriyet’ in ilk Başbakanı olan İsmet İNÖNÜ’ ye bir mektup yazdı.
Mektupta şöyle yazıyordu:
” Bize geri borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız, kaderin bizim kuşağımıza yüklediği bir görev bu, özgür bir toplum oluşturmak, çağdaşlaşmak, bu ideli gerçekleştirmek zorundayız, bu görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim, Allah yardımcımız olsun.”
Bu milletin yok edilebileceğini fakat asla tutsak yaşatılamayacağını bilmeleri gerekenler, bu büyük devletin küllerinden tekrar bir devlet çıkacağını hesap edememişlerdi. Nitekim Mondros Mütarekesine rağmen Kazım Karabekir Paşa silahlarını teslim etmediği gibi, Mustafa Kemal Paşa ise bilindiği üzere 19 Mayıs 1919’da çıktığı Samsun’dan Amasya’ya geçerek 22 Haziranda Amasya Genelgesini yayınlamıştır. 23 Temmuzda Erzurum, 4 Eylül Sivas Kongrelerini toplayarak milleti ve Anadolu’yu örgütledikten sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geçerek T.B.M.M.’yi Ankara’da toplamış ve 23 Nisan 1920’de yeni bir Devlet kurulmuştu. Bu yeni Devlet kurulduğunda Serv’i bahane eden Avrupalılar, Yunanlıları ikna ederek Anadolu’nun batısının Yunanlılar tarafından işgalini, güneyinin İngilizler ve Fransızlar, Doğu Anadolu’nun ise Ermeniler tarafından işgalini sağlamışlardı. Bu şartlar altında savaşı yürüten T.B.M.M. Batı Cephesinde 1. Ve 2. İnönü, Eskişehir ve Kütahya, Sakarya ve Büyük Taarruz Muharebeleri sonucunda Yunanlıları yurttan atmış, Antep, Maraş ve Urfa gibi şehirlerimiz ise İngiliz ve Fransızlardan temizlenmiştir. Ermeniler ise Kazım Karabekir Paşa tarafından Gümrü’ye kadar sürülmüş, Gümrü alınmış ve Gümrü’de Ermenilerin bir daha Doğu Anadolu’da hiçbir hak iddiasında bulunamayacakları taahhüdü ile Gümrü Anlaşması imzalanmıştır. Bu savaşlarda topyekûn bir millet olarak beraberce mücadele edilmiştir.
Kurtuluş Savaşının ardından 29 Ekim 1923’te milletimize en yakışan rejim olan Cumhuriyet idaresine geçilmiş, Cumhuriyet T.B.M.M.’de oy birliği ile kabul edilmiştir. Aynı gün Mustafa Kemal Atatürk Cumhurbaşkanı seçilmiş ve demokrasi ile de taçlandırılan Cumhuriyet dünya durdukça yaşatılmaya devam edecekti. Cumhuriyet, erdemin, faziletin, halk iradesinin, hak ve hukukun, medeniyetin adıdır.
Cumhuriyet bir mucizenin adıdır..