20:44 - Başkan Balcıoğlu, U17 takımını misafir etti
20:35 - Dijitalleşen Reklamcılık ve Pazarlama
20:05 - Neresinden Baksan…
14:03 - NİTELİKLİ EĞİTİME, SİSTEMATİK ÇÖKERTME
13:58 - Atama Düzeni
Bir düzen tutturmuş gidiyoruz…
Mecburen düzene uyuyoruz.
Ne yapalım, şartlar bunu gerektiriyor!
Kendimizi korumak için rakiplerimiz gibi davranmamız gerekiyor.
Bize yapılanı biz de başkasına yapmaya başlıyoruz.
Bir süre sonra güçlünün güçsüzü ezmesini doğal görüyoruz.
Biz de hayatta kalmak(!) için birilerini eziyoruz.
Bu “hayatta kalmak” lafı başkasını hakkını yemek aslında!
Birilerine yaşam hakkı tanımamak…
Vahşi doğa kanunları yani!
Yaşam zinciri içerisinde güçlünün güçsüzü tüketmesi…
İnsanı diğer canlılardan ayıran medeniyetin yavaş yavaş ortadan kalkması…
Bu bir anda olmuyor tabi, yavaş yavaş…
Eğitim üzerinde sürekli oynayarak mantıklı ve tutarlı bir eğitime ulaşmayı engelleyince zaman içinde kendiliğinden içgüdüsel davranışların esiri oluyoruz.
Haksızlığa uğrayanlar haksızlığı,
İftiraya uğrayanlar iftira atmayı,
Kötülüğe uğrayanlar kötülük yapmayı düzenin gereği olarak görüyor.
Ve onlar da ebeveyn oluyor bir zaman sonra…
Çocuklarına daha en baştan öğretiyor hayatta kalma kurallarını!
Taraf olması gerektiğini daha küçükken öğreniyor çocuklar!
Böylece daha keskin nesiller yetişiyor.
Güçlüden taraf olmayanların yaşama şansı giderek azalıyor.
Sonuçta mühür kimdeyse Süleyman o oluyor!
Ve güçlü, gücü arttıkça en doğrusunu sadece kendisinin yapabileceğini düşünmeye başlıyor!
Yalakalarının oluşturduğu yapay fırtınalarla yavaş yavaş çevresine zarar veriyor.
Sonunda her güçlü kendince yeni düzenini oluşturmuş oluyor.
Halk ise düzen böyle diye mantığa bürüyor hatalarını.
Aslında hepsi aynı düzensizliğin bir parçası olarak düzenin kendilerine çalışmasını sağlamaktan başka bir şey yapmıyor!
Daha önce kendilerine yapılan haksızlıkların intikamını alıyor.
Yeni düzen(!) eğitime de sirayet ediyor doğal olarak.
Liyakatin yerini sadakat almazsa kendi düzenini korumak da mümkün olamıyor!
Daha önce defalarca söyledik, nitelikli okulların içi boşaltılıyor diye…
Proje adı altında atama kriterleri iptal edilerek idarecilerin keyfine göre atamlar yaptığını dile getirdik.
Nitelikli hocalar azaltılıyor, kurumlarının ihtiyacını karşılayamayacak görevlendirmeler yapılıyor diye feryat edip durduk.
Yıllardır bu tabloyu gören ve söyleyenlerin sayısı az değildi ama bir türlü yankı da bulamamıştı.
Ve sonunda…
Gözde okullardaki kriterlerle atanmış son hocalara sıra gelince gözleri açıldı bazılarının…
Ya da artık yeter diyebilecek noktaya gelindi sonunda!
Aslında bu son on yılın kanayan yarasıydı.
Fen liseleri ya da nitelikli Anadolu liselerinde ders yapabilecek yeterlilikte çok az hoca kalmıştı.
Son hamle bardağı taşırdı!
Peki şimdi ne olacak?
Bu işin sorumluları bedel ödeyecek mi?
Yok canım, düzeni suçlamak varken sorumlu aramaya ne gerek var değil mi!
Hadi onu geçelim:
Tekrar adil bir sistem kurabilecek miyiz?
Tarafsız ve çağdaş bir eğitim yolu açabilecek miyiz?
İdeolojik yaklaşımı bırakıp pedagojik yaklaşıma geçebilecek miyiz?
On yıldır kaybettiklerimizi telafi edilebilecek miyiz?
Ama düzen böyle işte!
Düzen böyle olmasa hepsini hallederdik Allah’ın izniyle!