Neydi sağduyu?
İçimizdeki yaratıcı çocuğun sesi. Ve bizler onu açığa çıkardığımız oranda özgürleşeceğiz..
Ama bugün baktığımızda, hiç uğruna insanın öldüğü, öldürüldüğü, bir çok insanın insanın açlık tehdidiyle yüz yüze olduğu bir zamanda politik hesaplaşmalara maruz kalıyorsak insanla sağduyuyu bağdaştırmak büyük bir hata olur.
Ve biz toplum olarak ne yazık ki, bu söylemin daha kabaca olanına alışkın olma yolunda hızla ilerliyoruz.
Toplumca o kadar çok günahı gömdük ki, şimdi yerimizde duramıyoruz, saldırganlaşıyoruz, sürekli yok ediyoruz. İçimizdeki kötü, o kötü bu kötü diye yok ediyoruz, çok kolay harcıyoruz.
Gündemi takip ettikçe bırakın ”sağduyu” kavramının olup olmadığı sorgulamasını, ”insan” kavramını tekrar tekrar sorgular oldum.
Çağ insanının en temel sorunu yalnızlaşma ve yaşadığı topluma yabancılaşmasıdır ki bu ruh halinin en önemli nedeni de liberal ekonomilerdir. Yalnızlaşma ve yabancılaşma ile başa çıkabilmenin bir tek yolu vardır o da ötekilerin acısına tanıklık edebilmek, insanlarla bir arada olabilmektir. Aksi halde toplumsal bağların zayıfladığı, boşluk ve depresyonla boğuşan insanların çoğaldığı bir dünyada yaşamamız kaçınılmazdır. Çünkü insan sadece grup bağlamında var olabilen, bir başkası dolayımıyla özneleşen, bütünlük kazanabilen bir varlıktır. Ötekilerin kaybı bizim de benliğimizin bir parçasının kaybolması demektir aslında.
Sizce daha önce dünya daha farklı bir yer miydi? Bence değil..
Dünya yine böyleydi, sonra da böyle olacak.
Milyonlarca insanın açlıkla sınandığı, savaşın pahalı, barışın ucuz olduğu, utanmazlığın bunca sınırsızlaştığı bir dünya’da insanlık kaç yazar?